Kati teminat bedeli ne demek? KOBİ’lerin bileğini büküp büyükleri ödüllendiren “güvence” mi?
Kalbimi kıran şu: “güvence” dediğimiz şey çoğu zaman özgürleştirmez, kısıtlar. Kati (kesin) teminat bedeli tam da böyle; kağıt üzerinde kamu ve işverenleri koruyan akıllı bir fren, pratikte ise özellikle nakdi gücü sınırlı firmaların eline kelepçe. Evet, işi düzgün yapmayanın bedelini ödemesi gerek; ama bugünkü hali gerçekten adaleti mi sağlıyor, yoksa rekabeti boğup maliyeti şişiriyor mu? Tartışalım.
Kati teminat bedeli: Tanım net, etkisi tartışmalı
Kati teminat (halk ağzında “kesin teminat”): İşin sözleşmeye uygun bitirilmemesi, gecikme, ayıp ya da fesih hallerinde işverenin zararını kısmen/ tamamen karşılaması için önceden alınan güvence. Teoride kusursuz: risk yükünü işi üstlenen tarafa yönlendirir, kamu menfaatini korur, sözleşme disiplinini artırır.
Peki pratikte? Bankaların karşı teminat talepleri, yüksek komisyonlar, BL (banka limitleri) tüketimi ve nakit blokajı… Özellikle KOBİ’ler için sermayenin kilitlenmesi demek. Bu maliyet, ihale fiyatına eklenir; sonuçta kamu da özel sektör de daha pahalıya iş yaptırır.
Rahatsız edici soru: Bu sistem gerçekten kimin işine yarıyor?
Büyük oyuncular için teminat mektubu almak çoğu zaman “rutin”. Limit bol, maliyet düşük. KOBİ için ise limit kıt, komisyon yüksek. Rekabet eşitliği böyle mi sağlanır? “Risk yönetimi” adı altında piyasa konsolidasyonu mu finanse ediliyor?
Açık konuşalım: Kati teminat ne kadar “evrensel ve sabit oranlı” uygulanırsa, ölçek ekonomisi olanlara o kadar yarar. Küçüklerin nefesi kısılır. Bunun adına da “piyasa disiplini” denir; kulağa hoş gelir ama sonuçta piyasa daralır.
Oranlar, enflasyon ve gerçek maliyet
Teminat oranı bir rakamdan ibaret değil; bankanın komisyonu + karşı teminat + fırsat maliyetiyle katlanır. Yüksek enflasyon dönemlerinde nakit blokajının aylık maliyeti dramatikleşir. Soru şu: Enflasyon yüzde çift haneli seyrederken sabit teminat oranı “adil” mi? Neden dinamik, risk bazlı bir model değil?
Gerçek risk kimde? Teminat ne kadarını karşılıyor?
İş biter, teknik ayıplar çıkar, zımni/ açık garanti süreçleri başlar. Teminat bozdurulur; çoğu dosyada zararların tamamını karşılamaya yetmez. O zaman şu provokatif soruyu soralım: Teminatın caydırıcılık etkisi mi önemli, yoksa “teminat var” rahatlığıyla ihale makamlarının risk fiyatlamayı gevşetmesi mi?
Teminat, kötü sözleşme yönetimini telafi edecek sihirli değnek değildir; bazen tam tersi, yönetişim zafiyetini makyajlar.
Geçici teminat vs. kati teminat: İkisi aynı kefeye konulamaz
Geçici teminat
Teklif aşamasında ciddiyet göstergesidir; kolay çözülür, kısa vadeli nakit baskısı yaratır.
Kati teminat
Sözleşme boyunca kilitli kalır; Likiditeyi boğan asıl kalem budur. Bu yüzden oran, kapsam ve çözülme şartları çok daha hassas tasarlanmalıdır.
Yöntemler ve yan etkileri
Banka teminat mektubu
+ Hızlı, piyasada bilinir.
− Komisyon + karşı teminat ister; banka limitini yer. KOBİ’ler için “limit işgali” yeni projeleri kilitler.
Nakit bloke
+ İşverenin gönlü rahat.
− Paranın uyuması demek; enflasyonist ortamda değer erozyonu ve ağır fırsat maliyeti.
Kefalet sigortası
+ Banka limitini tüketmez, esnektir.
− Türkiye’de (ve benzer pazarlarda) hâlâ yaygınlık, aktüerya ve kabul görme açısından yolun başında. Poliçe koşullarındaki gri alanlar uyuşmazlık doğurabilir.
Uygulamada göz ardı edilen noktalar
- Kısmi kabul–kısmi çözülme: İşin belirli kısımları tamamlanınca teminatın da oransal çözülmesi gerekir. “Hepsi bittiğinde çözeriz” yaklaşımı nakit kıyımıdır.
- Yan sözleşmeler: Alt yüklenicinin teminatı yoksa ana yüklenici “teminat taşıyıcısı” olur; risk tek elde toplanır.
- Fiyat kırdırma–teminat paradoksu: Aşırı düşük teklif politikaları teminatın bozulma olasılığını arttırır; sözde tasarruf, pratikte maliyet enflasyonuna döner.
Peki ne yapmalı? Tartışmaya açık öneriler
1) Risk bazlı, dinamik teminat
Sektöre, projeye, finansal skora ve geçmiş performansa göre kademeli oran. Herkese tek beden uygulama çağ dışı.
Soru: Neden iş bitirme referansı kuvvetli bir yükleniciyle yeni giren bir firmadan aynı oranda teminat isteniyor?
2) Kademeli çözülme ve performans odaklı indirim
Kritik kilometre taşları tamamlandıkça teminat otomatik düşsün. Hedef tarihleri tutturana teminat indirimi.
Soru: Teslim performansı yüksek olanı ödüllendirmeyen sistem, neden düşük performansı caydırabilsin?
3) Alternatif araçları gerçekten eşitleyin
Kefalet sigortasını “mektup muamelesi” görür şekilde standartlaştırın; idarelerin keyfi redleri piyasayı aksatıyor.
Soru: İşverenin riski aynıysa, araç farklı diye neden maliyet farklı?
4) Enflasyona duyarlı tasarım
Uzun vadeli projelerde teminat maliyetini enflasyon ve faiz patikasına duyarlı hale getirin; aksi halde teklif fiyatları sistemik olarak şişer.
Son söz: Güvence mi, görünmez vergi mi?
Kati teminat bedeli, iyi tasarlandığında sözleşme disiplininin sigortasıdır; kötü tasarlandığında ise girişimci cesaretine kesilen görünmez bir vergi.
Şimdi cesurca soralım: Gerçek hedefimiz riski yönetmek mi, yoksa küçükleri dışarıda tutmak mı? Eğer ilkiyse, tek tip oran ve esnek olmayan araçlarla değil; veriye dayalı, performans odaklı, likiditeyi boğmayan akıllı teminat mimarisiyle yol alın.
“Güvence”nin gerçekten güven verdiği, rekabeti değil hatayı cezalandırdığı bir düzen için tartışmayı büyütelim: Kati teminat bedeli bugünkü haliyle adil mi?